PROSTAT

PROSTAT NEDİR?

Prostat bir organdır! Hastalık değil!

Prostat bir organdır ve idrar sisteminin son kısmına yakın bölümde mesanenin ve makat bölgesi (rektum) arasında ve meni bezinin önünde bulunur. Hem idrar kanalı hem meni kanalı bir tünel misali prostatın içinden geçer. Çocukluk yaşında pasif olarak bekleyen prostat, ergenlik başlaması ile(11-16yaş) beraber testosteron salınımı etkisiyle fonksiyonel olarak aktif hale gelir. Prostat, erkeklerde semeninin (meni) bir kısmını oluşturan, koyu kıvamlı salgı yapan bir bezdir.

Prostatın fonksiyonlarını sürdürebilmesi için erkeklik hormonlarına ihtiyaç vardır. Erkeklik hormonlarının en önemlisi, testisler (hayalar) tarafından salgılanan testosterondur.
İyi huylu prostat büyümesi yaşla beraber her erkekte gerçekleşen bir durumdur. Ergenlikten önce 3-6 gr kadar olan prostat, ergenlikte 20 gr kadar boyuta ulaşır. Ergenlikle beraber fonksiyon göstermeye başlayan prostat 40 yaşına kadar pek büyümez. 40 yaşından önce büyüme varsa genelde prostatit dediğimiz prostat enfeksiyonu hastalığına bağlı olduğu düşünülür. 40-45 yaşından sonra prostat özellikle geceleri olmakla beraber sürekli büyümeye başlar. Bunun sebebi olarak çoğunlukla yaşlanmaya bağlı hormonal değişimler suçlanmaktadır.

Prostatın görevi ayrıntılı olarak halen bilinmemekle beraber üreme fonksiyonu ile ilgili bir veya birden çok görevli olduğu bilinir. Bunlardan en önemlisi spermlerin beslenmesi ve desteklenmesi için gerekli maddeleri (früktoz şekeri, koagulasyon faktörleri, prostaglandinler) salgılaması olarak göze çarpar.

Prostatın içinden hem idrar yolu hem de meni yolu geçmektedir. Erkeklerde ejekulasyon(boşalma) sırasında prostat kasılarak penise doğru meni sıvısını gönderir. Burada görevi spermleri korumaktır. Tükürük bezleri nasıl sindirime yardımcı sıvılar üretirse, prostat da üreme ve sperm olgunlaşması ile ilgili meni sıvısının içerisindeki özel maddeleri üreten bir bezdir.

Prostat genç yaşlı demeden, her yaştan erkekte yarattığı farklı farklı problemler ile erkekleri mutsuz eden tam bir baş belasıdır. Hiç bilinmez ama gençlerde görülen prostat problemleri az değildir ve görmezden gelemeyiz. Prostat gençlik ve 50 yaş öncesi yıllarında Prostatit denilen enfeksiyon ile ciddi ağrı ve yanma benzeri ciddi şikayetler yaratır. Amerika’da yapılmış bir çalışmaya göre erkeklerin yarısı hayatlarının bir döneminde mutlaka Prostatit nedeniyle problem yaşamışlardır. İlerleyen yaşlarda özellikle 50 yaşından sonra prostat büyümesine bağlı olarak idrar tıkanmasına kadar gider ciddi problemler yaşarlar. Yaşın ilerlemesiyle beraber (özellikle 65 yaş üstü)prostat kanseri erkeklerin en büyük derdi olmaktadır. Tabi yıllar içinde prostat bağlı oluşan cinsel problemler, psikolojik etkiler, kadın erkek ilişkileri üzerine etkileri, bağırsak sistemi problemleri ve fıtık vb. gibi ek sorunları da eklemek lazım gelir. Özetle, prostat bir bakıma erkeklerin başının belasıdır ve erkekler hayatları boyunca prostat ve onun yarattığı psikolojik ve fiziksel problemlerle uğraşırlar.

Prostat hastalıkları sinsidir
Prostat hastalıkları genelde sinsidir ve geç teşhis konulur. Erkeklerin prostat hastalıkları ile ilgili doktora gitmekte çekingen davranmaları da bu duruma katkı sağlamakla beraber prostatın özel ve derin anatomik konumu da daha sinsi olmasına ve geç teşhise katkıda bulunur.

Evet prostat hastalıkları sinsidir. Bunun sebebi de aslında anatomik yapısında gizlidir. Prostat kolay ulaşılamayan GİZLİ bir bölge de yerleşmiştir. Bu nedenle büyüme ve kanser gibi hastalıkları başlangıç aşamasında SİNSİ seyredebilir. Prostat kendi hastalıklarına ait şikayetler konusunda sinsi davranır. Bununla beraber çevre organlara baskı yaparak tahmin edilemez şikayetler de yaratabilir. Prostat idrar, barsak ve cinsel organların bulunduğu çok yoğun bir kavşak üstünde bulunur. Bu nedenle prostat bezinde oluşacak olası bir problem bir çok sistemi etkileyerek farklı yakınmalar yapabilir. En sık bilineni olan idrar yakınmalarının yanı sıra, erken boşalma ve sertleşme problemi gibi cinsel fonksiyon bozuklukları veya kabızlık ve fıtık gibi başka problemlere de sebep olabilir.

Prostat hastalığı olduğumu nasıl anlarım?
Prostat hastalığını gösteren belli başlı belirtiler nelerdir?
· Sık sık idrara çıkma.
· Gece idrara çıkma.
· İdrarda yanma.
· İdrarı tam olarak boşaltamama ve içeride idrar kalmış hissini yaşama.
· İdrarın çatallı bir şekilde dışarı çıkması.
· Ağrılı- kanamalı ejekulasyon-meni boşalması.
· Hiçbir şikayet olmaması!!! Belki de en önemli bulgudur ve mutlaka her erkeğin bilmesi gerekir! Prostat kanseri yukarıdaki şikayetler olmadan sadece rutin kontroller ve checkup ile ortaya çıkabilir. Bu noktada yıllık rutin kontrol çok önemlidir.

40 yaş üstünde sık idrara çıkmanın sebebi her zaman prostattır: Yanlış

40 yaş üstü sık idrara çıkan bir erkek bu durumu hemen her zaman prostat başlangıcı olarak görür. Bu durum çok da doğru değildir. Evet sık idrara çıkma şikayetinin en sık sebebi prostat hastalıklarıdır. Bununla beraber, idrar üretimindeki normal olmayan artışa bağlı sık ve çok miktarda idrara çıkma (polüri) prostat büyümesi dışındaki bir çok hastalık da sebep olabilir. Bu hastalıklar arasında diyabetes mellitus(Şeker hastalığı), diyabetes insipitus(Su hormonu bozukluğu), haddinden çok fazla ve aşırı sıvı tüketimi ve idrar kanalında tıkanma yapan taş veya tümör gibi hastalıklara bağlı oluşan postobstrüktif diürezde görülebilir. Bu durum sadece geceleri olursa nokturnal poliüri olarak tanımlanan bir hastalık var demektir. Akşam yemeği sonrası yatana kadar geçen 3 saatlik sürede basit bir sıvı kısıtlaması gece idrar sıklığını azaltarak ciddi fayda sağlayacaktır.

Prostat hastalıkları dışında sık idrara çıkmaya neden olan diğer hastalıklar mesane enfeksiyonları, mesane kapasitesinde ve genişleme yeteneğinde azalma, mesanenin kas ve sinirlerinin güçsüzlüğü nedeni ile idrarı tam boşaltamadığı durumlar (Nöromuskuler disfonksiyon) olarak sayabilirim.

Prostat kanseri belirtileri nedir? Nasıl teşhis edilir?
Prostat kanseri ABD’de ilk sırada, Türkiye’de akciğer kanserinden sonra ikinci sırada görülen sık rastlanılan bir kanser türüdür. Prostat kanseri belirtileri, prostat idrar yolu tam ortasında yer aldığı için sıklıkla gece idrara çıkma, sık sık idrara çıkma, idrarda yanma, tam boşaltamama gibi ortaya çıkabilir. Fakat bununla birlikte prostat kanseri erken evrelerde çoğunlukla BELİRTİ VERMEZ.

Muayenehaneme prostat kanseri teşhisi ile gelen hastaların %80i “Hocam hiç şikayetim olmadı, tesadüfen rutin kontrolde çıktı veya başka bir şikayetle aile hekimine gittiğimde yapılan kan testinde çıktı” gibi şeyler söylerler. Bu nedenle 50 YAŞ SONRASI ŞİKAYETİ OLSUN VEYA OLMASIN TÜM ERKEKLERİN prostat kanseri için kontrol yaptırması hayati öneme sahiptir! Ailesinde prostat kanseri olan kişilerin ise 45 yaş sonrası bu kontrolleri yaptırması gerekir. Prostat kontrollerinde ise muayene, PSA ve gerekli durumlarda MR gibi görüntüleme teknikleri kullanılır.

“Prostat kanseri nasıl olsa idrar şikayetleri yapar. Ben de şikayet başlar başlamaz tedavime başlarım. Şikayetim olmadan doktora gitmeme gerek yok!

Prostat kanseri ile ilgili belki de en yanlış inanış budur! Prostat kanseri hastalarından tanı konulduktan sonra en sık duyduğum cümlelerden biri ‘hocam benim şikayetim yoktu, bu yüzden kontrole gelmedim’ oluyor. Benim ise hastalara cevabım şöyle oluyor. Prostat kanseri sinsi bir hastalıktır. 100’de 70 hastada hiçbir belirti vermez. Prostat, gözünüz veya kulağınız gibi göz önünde olmayan ve hastalıkları kişi tarafından hemen görülemeyen bir organdır. Sinsi olmasının sebebi birazdan bu nedenledir. Ayrıca prostat kanserini yayılmadan, erken evre yakaladığımızda tama yakın iyileşme yani kür mümkündür. Bütün bu gerekçeler göz önünde bulundurulduğu zaman prostat kanserinde erken teşhis tedavi başarısını etkileyen en önemli unsurdur.

Meslek hayatım boyunca en problemli hastalar, en çok ağrı yaşayan ve üzüldüğüm hasta gruplarından biri bu yanlış inanışla tanısı gecikmiş hastalardır. Rahatsızlığa neden olan idrar bulguları ve şikayetleri, lokal olarak ilerlemiş prostat kanseri olan erkeklerin sadece % 7’sinde görülür. Yani erken evrede olan kanserler şikayet yapmaz veya hafif şikayetler yaratır. Şikayetleri ilerlemeden doktora gelmeyen bu prostat kanserli hastalarda, ilerleyen zamanla şikayetler artınca doktora başvurduklarında genelde iş işten geçmiştir. Kür mümkün olmadığı gibi hastalığı durdurmak da pek mümkün olmaz. Çok ciddi problemler de cabası. Bu hastalarda prostat kanserinin en yaygın semptomu, kanserin yayılmasına bağlı kemik ağrısıdır. 45 yaş üstü erkeklere sesleniyorum! Lütfen şikayetiniz olmadan prostat kontrolüne geliniz! İş işten geçmeden!

Prostat her zaman ereksiyonu ve cinselliği bozar: Yanlış
Daha önce de anlattığım anket çalışmasında toplumun yüzde 30-50’si prostat denilince cinsel problemi kaçınılmaz olarak algılamakta. Prostat hastalıkları bu inanışın aksine çoğu zaman ereksiyon ve cinsellik problemi yaratmaz. Prostat hastalıklarının cinsel problemleri sebep olması için ameliyat veya radyoterapi gibi ciddi tedaviler görmüş olması veya ileri evre kanser gelişmesi gerekmektedir. İleri yaşta prostata atfedilen cinsellik ve ereksiyon problemleri, sanılanın aksine çoğunlukla diyabet, kalp damar hastalıkları, metabolik sendrom, obezite ve sosyal ve olan hastalarda prostata odaklanmak tedavide eksik kalmak demektir. Mutlak suretle kişinin genel vücut sağlığı, psikolojik durumu ve sosyal problemleri değerlendirilmelidir.

Prostatta en sık görülen hastalıklar nelerdir?

Prostatın en sık görülen hastalıkları BPH(iyi huylu prostat büyümesi), Prostat kanseri ve Prostatit(prostat iltihabı) dır. Bu üç hastalık da gece idrara çıkma, sık sık idrara çıkma, idrarda yanma, tam boşaltamama gibi idrar yakınmalarına neden olabilir. Nadiren ejekulasyon-boşalma problemleri veya kanama yapabilir. BPH(iyi huylu prostat büyümesi) ve Prostat kanseri, 40 yaş üstü grupta görülürken, prostatit daha genç erkeklerin hastalığıdır.

Prostat=Kanserdir: Yanlış! prostat gözümüz kulağımız gibi bir organdır ve hastalıkları vardır!
Televizyon için birkaç ay önce, iki hastamın hikayesini anlatan bir yarı belgesel program çektik. İki hastamızın ortak noktası prostat hastası olmalarıydı. Diğer bir ortak noktaları ise prostatın tam olarak ne olduğunu bilmemeleriydi. Hastalardan biri prostat kanseri diğeri iyi huylu prostat büyümesi hastalığına yakalanmıştı. Her iki hastanın doktora gidiş şekilleri tamamen zıt olarak tespit edildi. İyi huylu prostat büyümesi olan hasta, uzun zamandır şikayetleri olmasına rağmen doktora başvurmamıştı. Bana geldiğinde neden doktora başvurmakta bu kadar geciktiğini sorduğumda bana verdiği cevap çok sık duyduğumuz bir yanlış inanışa dayanıyordu.

‘İdrar ile ilgili şikayetlerim vardı ve bunun prostata bağlı bir kanser olmasından korktum ve o nedenle doktora gelmedim!’ Prostat kelimesi geçince insanların bir kısmının aklına hemen kanser kavramı geliyor. Bu Toplumsal bir gerçek fakat doğru değil. Çünkü prostat kanserlerinin çoğu şikayet yaratmıyor ve şikayeti olan kişilerin çoğunda prostat kanseri tespit edilmiyor. Nitekim diğer hastamızda hiçbir şikayet olmamasına rağmen tamamen rutin kontrolleri yapılırken checkup tahlillerinde yükseklik tespit edilip prostat kanseri teşhisi konulmuştu. Başta bahsettiğim televizyon programının konusu olan bu iki hastamız da ameliyat olarak tedavilerini tamamladılar ve tamamen hastalıklarından kurtularak mutlu ve mesut olarak hayatlarına devam etmektedirler.

Prostat bütün erkeklerde doğumdan ölüme kadar bulunan bir organdır.
Halk arasında ‘prostat olmuş’ veya ‘prostat başlangıcı’ gibi tanımlar genelde ‘iyi huylu prostat büyümesi’ne bağlı olarak idrar kanalına baskı yapmasından kaynaklanan şikayetleri (idrar yapmakta zorluk gece çıkma ve benzeri durumlar) anlatır.

Prostat kabızlık yapar

40 yaş üstü kabızlık problemi başladı ise dikkat! Prostat olabilirsiniz!
Prostat bulunduğu bölge itibariyle komplike bir anatominin içindedir. Hemen arka tarafında rektum denilen bağırsağın son kısmı ile temas halindedir. Arada Denonvillers fasyası denilen 1-2mmlik çok ince bir zar dışında bir şey yoktur. Bu nedenle prostat etkileyen her durum, özellikle haddinden fazla büyümesi bu kalın bağırsak bölümüne baskı yaparak boşaltımı engelleyebilir. Burada özellikle kabızlık gibi bağırsak problemlerine yol açabilir. 50 yaşın üstündeki kabızlık problemlerin bir kısmı prostata bağlıdır ve kabızlık problemi çeken erkeklerin prostat hastalıklarından şüphelenmeleri ve şikayetleri yoksa bile mutlaka prostat kontrollerini yılda bir kere yaptırmaları çok önemlidir. Prostat ile kalın bağırsak bu kadar yakınken prostat ameliyatlarında ve kanser radyoterapisi tedavisinde etkilenme ihtimali vardır. Özellikle Radyoterapi sonrası ishal atakları ile seyreden bağırsak problemleri yaşanabilir

Prostat Fıtık yapar
Prostat hastalıklarında karın bölgesinden gelişen fıtık hastalıkları daha sık görülür. Bunun nedeni prostatın büyüyerek idrar yolunu tıkaması sonucu mesane(idrar torbası) idrar boşaltmak için kasıldığında gücünün yetmemesi ve karın kaslarını kullanmak zorunda olmasıdır. Buna bağlı olarak karın kasları zorlanır ve karın kasların arasındaki zarlar zaman içinde incelerek, iç organların ve karın boşluğunun dışa doğru bombeleşmesine yani fıtık oluşmasına sebep olur. Bunlar göbek ve kasık bölgesinde şişlikler olarak ortaya çıkar. 40 yaşından sonra kasık fıtığı veya göbek fıtığı olan erkekler mutlaka prostat kontrolü yaptırmalıdırlar.

 

 

 PROSTATİT

Gençlerde prostat olmaz! Yanlış

Muayenehaneme hemen her gün idrar ve cinsel fonksiyon problemleri ile gelen 20-30lu yaşlarda 1-2 erkek olur. Bunların büyük bir kısmında prostatit denilen prostat bezi iltihabı teşhisi koyarım. Hastama prostat problemi olduklarını açıkladığımda ilk etapta bir şaşkınlık yaşarlar. Hatta bazıları benim teşhisime şüphe ile bakmış olabilirler. Zira gençlerde prostat olmaz gibi bir inanış var toplumda. Aslında durum gerçekte hiç de öyle değil. Gençlerde de prostat olur.

Prostat bir organdır ve anne karnından itibaren HER ERKEKTE bulunur. Ergenlik öncesi erkek çocuklarda prostat bezi fonksiyonuzdur ve 3-6 gr kadar olup çok küçüktür. Ergenlik ile beraber erkeklik hormonlarının artması ile beraber prostat bezi büyür 20 gr ağrılığa ulaşır ve meni kesesi ile beraber meni sıvısı salgılamaya başlar. Bu sıvı, sperm hücrelerini kadın üreme kanallarına doğru yol alırken korumak için üretilmektedir. 40lı yaşların ortasına kadar aynı büyüklükte kalan prostat sonrasında tekrar büyümeye başlar. Genç yaşlarda en sık görülen problem prostatit denilen prostat bezi iltihabıdır. Bu yaşlarda iyi huylu prostat büyümesi(BPH) ve kanser çok çok nadir görülür. Gençlerde prostata bağlı hastalıklar görülebilir. Tümörleri çok nadir olmakla beraber prostatit dediğimiz prostatın iltihaplı hastalıkları sıklıkla görülür. Prostatit tedavisi çok zor bir hastalıktır. Dört ayrı tipi mevcuttur. Her bir tipin tedavisi farklıdır. Uzun süren antibiyotik ve ilaç tedavileri gerekebilir. Tedavisinde prostat masajı kullanılabilir.

Prostatit-Genç prostatı
Geçenlerde muayenehaneme 32 yaşında bir hasta başvurdu. Şikayetini sorduğumda “gençlerde prostat olmaz ama internette arama yaptım şikayetlerim aynen prostat hastalıklarındakine benziyor, acaba prostat mı oldum” diye tanımladı. Gerçekte idrar zorlanmasını kast etmekle beraber gençlerde ileri yaştaki prostat büyümesinden çok farklı bir durum nedeni ile idrar zoru olur. Prostatit! Prostatit prostat organında olan enfeksiyon veya enflamasyon(ödem-iltihab) sonucu ağrı, idrar problemleri ve cinsellik ile ilgili problemler doğuran bir hastalıktır. Prostatit özellikle 40 yaş altı gençlerde en sık görülen prostat hastalığı olarak göze çarpmaktadır. Prostat beş ayrı tip olarak ortaya çıkabilir. Tip 1 Akut bakteriyel Prostatit en sık 50 yaş üstü kişilerde görülen ve acil bir durumdur ve genelde ateş ve hastanın genel durumunun bozulduğu bir tablo ile hastaneye başvururlar. Hastaneye yatış ve uzun süreli ve ciddi bir antibiyotik tedavisi gerekir. Tip 3 prostatit en sık görülen Prostatit şeklidir ve gençlerde görülür. Maalesef bu formun hem tanısı, hem de tedavisi zordur. Bu hastalar genelde idrar yolunda ve testisleri ve hatta makata ve bacağa vuran ağrı ile doktora başvururlar. Başvuru anında sıklıkla idrar yakınmaları da olur.

Prostatit olduğunuzu nasıl anlarsınız? Şikayetler neler olabilir?
Sizde, idrar yolunda, bacağa, kalçaya, makata veya testislere vuran ağrı, sık idrara gitme, gece idrara kalkma, idrar yaparken yanma, boşalma sonrası yanma, erken boşalma ve psikolojik stres şikayetlerinden bir veya birkaçı varsa Prostatit olabilirsiniz! Dikkat!
Yapılan kan PSA testinde yükseklik olabilir. Merak etmeyin kanser değilsiniz yüksek ihtimal enfeksiyona bağlı yüksekliktir bu. Ayrıca ereksiyon kalitesinde bozulma bazı hastalarda görülebilir. En çok görülen bulgulardan biri, daha önce olmayan bir erken boşalma başlamasıdır. Teşhis için bir tahlil veya film çoğunlukla çok yardımcı olmaz o nedenle muayene çok önemlidir. Gerekli durumlarda parmakla inceleme yani prostat muayenesi önerebilirim.

Prostat masajı
Prostatta muayene sırasında bir ödem veya iltihap saptanırsa prostat masajı ile boşaltma uygun olacaktır. Bu muayene hastalar tarafından çok tercih edilmemekle birlikte, özellikle tedavide başarısız olmuş hastalarda ciddi faydalar sağlayabilir. Zira prostat ilaç tedavisine hızlı cevap veren bir organ değildir. Bunun sebebi prostat kan arasında olan bir bariyerdir. Bu bariyer prostatı korumakla görevlidir. Normal işleyişte önemli olan bu koruma, tedavide kullanılan ilaçların da prostata girişini engellemektedir. Buna bağlı olarak prostat iltihabı için tedavide kullanılan ilaçlar hem çok daha yüksek ve uzun süreli dozlarda kullanılmak zorunda olmaktadır. Ayrıca antibiyotikleri ne kadar yüksek doz verseniz de tedavide yetersiz kalmaktadırlar. Dolayısıyla antibiyotiklere ek olarak prostat masajı uygun hastada başarılı bir tedavi yöntemi olabilir. Tedavi sonrası özellikle beslenme önerileri ve bitkisel destekler kullanılabilir. Dirençli vakalarda enfeksiyon hastalıkları bölümü ile beraber hastayı takip etmek tercih ettiğim yoldur. Bu hastalarda ağızdan alınan haplar yetersiz olduğundan iğne ile kas içine veya serum ile damar içine antibiyotik tedavileri gerekecektir.
Gerçekte Prostatit şüphesi olan bir kişide kanda PSA bakmak uygun değildir. Doğru yöntem prostatit tedavisi sonrası kan testini yapmaktır. Ama bir şekilde Prostatit şüphesi olan bir kişide PSA bakıldı ve yüksek ise hastanın kanserle ilgili endişeleri olabilir. Hastaya bu durumun çok yüksek bir ihtimalle enfeksiyona bağlı olduğunu ve kanserin söz konusu olmadığını anlatmak ve doğru takip protokolünü çizmek çok önemlidir. Zira Prostatit geçiren hemen her hastanın kan PSA seviyesi yükselir ve bu yüksekliğin kanserle ilgisi yoktur.

Prostatit uzun dönemde kısırlık yapar mı?
Çoğu prostatit hastasında kısırlık görülmez. Nadiren idrar ve spermin geçtiği kanallarda nedbe dokusu yaratarak darlığa sebep olabilir, bu da zaman içinde kısırlık yaratabilir. Bu durum tekrar belirtmek gerekirse çok nadir olmakla beraber ciddiye alınması gerekir. Özellikle gecikmiş, apse gelişen ve ciddi prostatit vakalarında uzun dönemde kısırlık sorunu görülebilir.

Prostatit uzun dönemde prostat kanserine yol açar mı?
Özellikle kronik prostatit hastalarında prostat kanserine yatkınlık olabileceğine dair endişeler sıklıkla görülmektedir. Dünya çapında yapılmış bir çok çalışma bu konuyu araştırmış ve Prostatit ile prostat kanseri arasında herhangi bir ilişki bulamamışlardır. Net bir sonuç bulunamamasına rağmen şahsen ben hastalarıma özellikle 45 yaşından sonra prostat kontrollerini aksatmamalarını özellikle vurgulamaktayım.

Prostatit ile cinsel yol ile bulaşan(bel soğukluğu vb) hastalıkların ilişkisi var mıdır?
Özellikle cinsellik yoluyla bulaşan hastalıkların yüksek olduğu bölgelerde Prostatit oranlarının daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Kronik Prostatit ile cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında net bir ilişki saptanamasa da bir miktar arttırdığı yolunda şüpheler mevcuttur. Özellikle prostatitten korunmak için hastalarıma cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korumalarını ve dikkatli öneririm.

 

 

İYİ HUYLU PROSTAT BÜYÜMESİ (BPH)

Erkeklerde ellili yaşların başından itibaren prostat büyümesi görülmekte ve bu büyüme beraberinde bazı sorunlar getirmektedir.

Prostat Büyümesi Nedir?
Prostat bezindeki değişiklikler 45 yaş civarında başlamakta ve 50 yaşta büyüme şeklinde kendisini göstermektedir. Bu büyüme yaşamın sonuna kadar değişen hızlarda devam etmektedir. İyi huylu prostat büyümesi(BPH) yaş artışına paralel olarak giden adeta yaşlanmanın bir parçası olan bir gelişmedir. Bu nedenle görülme sıklığı yaşla birlikte artar. Ellili yaşların başında erkeklerin yaklaşık yarısında varken seksen yaş üzerindeki erkeklerde görülme sıklığı %90’a ulaşmaktadır.
Prostat büyümesi bu kadar sık görülmekle birlikte her büyümenin sorun oluşturması ve tedavi gerektirmesi söz konusu değildir. Prostat yalnızca büyümüş olduğu için değil; belirtilere neden olursa veya vücuda zarar verecekse tedavi edilmektedir.

BPH Belirtileri Nelerdir?
Prostat, idrar yolunun çevresini sardığı için büyüdükçe onu sıkıştırır ve mesaneden idrarın atılmasını zorlaştırabilir. Böylece rahat idrar boşaltmanın bozulması ve tıkanıklık hissi oluşacak, ayrıca sık idrara gitme ve yanma gibi rahatsız edici belirtiler ortaya çıkacaktır. En çok görülen belirtilerden biri olan sık idrara gitme, geceleri de yaşandığı için önemli bir rahatsız edici yakınmadır. Diğer bazı belirtiler, mesaneyi tam boşaltamama hissi ve idrar yapma ihtiyacı oluştuğunda erteleyememe halidir. BPH, idrarı başlatmada zorlanma, zayıf idrar akımı, işeme sonrası damlama ve kesik kesik idrar yapmaya neden olabilir. Çok ilerlemiş olgularda tam tıkanma hali ortaya çıkabilir ve acil müdahale gerektirir.

BPH Tanısı Nasıl Konur?
• Prostat spesifik antijen (PSA) testi: Prostat kanseri olasılığına yönelik kan testidir.
• İdrar akım testi(Üroflowmetri) İdrar akım hızını ve işeme şeklini gösterir.
• İşeme sonrası kalan idrar miktarı ölçümü: İdrar boşalmasının ne ölçüde etkili sağlanabildiğini gösterir
• Ultrasonografi: Böbrek, mesane ve prostatın görüntülenmesini sağlar.
• Sistoskopi: Üretra ve mesanenin alet kullanılarak gözle doğrudan incelenmesidir.

Ne Zaman Doktora Başvurmalıyım?
Bir erkek, yukarıda bahsedilen belirtilerin kendinde olduğunu farkederse ve rahatsızlık duyarsa doktora başvurmalıdır. Ayrıca, idrarda kan görürse, ağrı ve yanma ile idrar yapıyorsa veya hiç idrar yapamaz hale gelmişse hemen doktora başvurmalıdır.

İyi huylu Prostat Büyümesi Prostat Kanserine Yol Açar mı?
Selim prostat büyümesi ve prostat kanseri ayrı hastalıklardır. İki durum bir arada görülebilir ancak birisi diğerinin nedeni olamaz. İki hastalığın birlikte bulunma nedeni aynı yaş gruplarında ortaya çıkmalarıdır. Prostat kanseri erken evrelerde çoğunlukla belirti vermez.

Tedavi Seçenekleri
BPH ile ilişkili yakınmaların tedavisinde temel belirleyici, yakınmaların ağırlık derecesi ve vücutta prostat büyümesinden kaynaklandığı düşünülen bazı etkilerin oluşmasıdır. Sizin için hangi tedavi yönteminin en uygun olduğuna doktorunuzla birlikte karar verebilirsiniz. Aşağıda BPH tedavisinde uygulanan belli başlı tedaviler hakkında bilgi verilecektir.

Gözleyerek Beklemek
Gözleyerek beklemek, hafif derecede belirtileri olan ve bundan yakınmayan erkeklerde önemli bir seçenektir. Zaman içinde yakınmaların mutlaka artması söz konusu değildir. Diğer taraftan, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, kanlı idrar yapma, mesanede taş olması, böbrek yetmezliği başlaması gibi durumlar yüksek risk göstergesidir ve ciddi tedavi gerektirir. Bunun dışındaki hastaların bir kısmında idrar yakınmaları zamanla hafifleyebilir. Gözleyerek beklemek, ilaç veya cerrahi tedavilere bağlı yan etkilerden ve yüksek maliyetten kaçınmayı sağlayabilir.

İlaç Tedavileri
Günümüzde orta şiddette yakınmaları olan hastaların tedavisinde en sık yararlanılan yöntemdir. Tedavi için kullanımda olan birkaç grup ilaç vardır. Bütün ilaçlarda etki sürekli kullanım ile olanaklıdır.

Alfa Blokörler
Bir kısmı aynı zamanda yüksek tansiyon tedavisinde de kullanılan bu ilaçlar prostat ve mesane boynundaki düz kasları gevşeterek idrar akımını rahatlatırlar. Alfa blokör ilaçlar sağladıkları rahatlamaya karşın prostat boyutlarını küçültmezler. Genellikle günde bir kez ağızdan alınarak kullanılırlar ve etkileri çok çabuk başlar. Başağrısı, halsizlik, baş dönmesi ve nefes almakta zorluk gibi yan etkiler görülebilir. Halen kullanımda, etken maddeleri “alfuzosin, doksazosin, tamsulosin ve terazosin” olan dört farklı alfa blokör ilaç vardır. Bu ilaçların tedavi edici güçleri birbirlerine yakındır. Ancak, alfuzosin ve tamsulosinin tansiyon düşürücü etkileri diğerlerine göre daha azdır.
5-Alfa Redüktaz İnhibitörleri
Bu grupta önceki gruptan farklı olarak prostatı küçülterek etki gösteren, etken madde olarak “finasterid ve dutasterid” içeren ilaçlar bulunmaktadır. Bu ilaçların etkiler daha uzun sürede başlamaktadır ve en yüksek etkiyi sağlayabilmek için en az 3-6 ay kullanım gerekir. Prostatı nispeten daha büyük olan hastalarda etki daha belirgindir.

Bitkisel Kaynaklı İlaçlar
Bir ya da birden çok bitkinin kök, çekirdek veya diğer kısımlarından elde edilen karışımlardır. Tedavi edici güçleri ve etki mekanizmaları açısından bilimsel veriler yetersizdir. Bu gruptan en bilinen örnekler olarak Serenoa repens (Saw Palmetto), Pygeum africanum ve Hypoxis rooperi sayılabilir.
Cinsel fonksiyon bozukluğu gibi yan etkileri olabilir.

Girişimsel Tedaviler
İlaç tedavisi dışında hastalara uygulanan, zorluğu ve ağırlığı geniş bir dağılım gösteren değişik girişimlerdir.

Hafif Girişimler
Yakınmaları fazla olmayan veya yüksek ameliyat riski taşıyan düşkün, kanama riski fazla olanlarda tercih edilebilecek yöntemlerdir. Prostatik stentler spiral boru şeklinde, idrar kanalını açık tutmak amacıyla prostat kesimine yerleştirilen gereçlerdir. Anestezi gerektirmezler ancak özellikle uzun süreli kullanımda sık sorun çıkarmaları en önemli dezavantajdır.

 

Kateterizasyon ya da sonda uygulaması
Ciddi tıbbi sorunları nedeniyle diğer tedaviler uygulanamayan, kısa yaşam beklentisi olan hastalarda idrar tıkanıklığını gidermenin bir yolu olabilir. Sonda mesanede sürekli kalabilir veya 6-8 saatte bir aralıklı olarak takılıp çıkartılabilir.

Cerrahi Yöntemler
İlaç tedavileri yetersiz kaldığında, tıkayıcı prostat dokusunun çıkartılması diğer bir ifade ile cerrahi tedaviler gündeme gelecektir. Ayrıca, böbrek işlevlerinde bozulma meydana gelmesi, tekrarlayıcı idrar yolu enfeksiyonları, hiç işeyememe, idrar kesesinde taş, ciddi ve tekrarlayıcı kanamalar olması durumlarında cerrahi tedavi zorunlu hale gelir.

Cerrahi dışı yöntemlerle karşılaştırıldığında idrar yakınmalarında düzelme şansı daha fazladır. Ancak, cerrahi tedavilerin risk ve istenmeyen durumlara yol açma olasılığı daha yüksektir. Selim prostat büyümesi için uygulanan tedaviler diğer yöntemlerde olduğu gibi prostat kanserini tedavi etmez ve daha sonraki kanser gelişimi riskini azaltmaz. Cerrahi tedaviler kapalı veya açık olarak uygulanabilmektedir.

Robotik veya Açık Prostat Ameliyatı-adenomektomi
Adenomektomi ameliyatı büyük prostatı olan hastaların tedavisinde etkinliği en yüksek olan tedavi şeklidir. Son yıllarda robotik cerrahinin gelişmesi ile ön plana çıkmaktadır.

Ayrıca, BPH ile birlikte büyük bir mesane taşı varlığında veya kapalı ameliyatlar için pozisyon vermeyi engelleyebilecek ortopedik sorunlar bulunduğunda tercih edilebilir. Operasyon sonrasında hafif-orta şiddette ağrı olabilir. İdrar sondası çoğunlukla 5-7 günde çekilir ve bu süre içinde hastanede kalınması gerekebilir.

Gerek hastaların doktora daha erken başvurması ve erken dönemde tanı konması ve gerekse endoskopik yöntemlerin çok büyük gelişmeler göstermesi cerrahi tedavilerin büyük çoğunluğunun kapalı girişimler şekline dönmesini sağlamıştır. Kapalı ameliyatlar, idrar yolundan içeriye girilip kamera görüntüsü yoluyla doğrudan gözlem altında özel aletler kullanılarak uygulanan girişimlerdir.

Kapalı Prostat Ameliyatları- Standart kapalı prostat ameliyatları Transüretral Prostat Rezeksiyonu (TURP) olarak bilinmektedir.

TURP, BPH tedavisinde en yaygın olarak kullanılan cerrahi yöntemdir. Bütün kapalı ameliyatlarda olduğu gibi idrar kanalından içeriye girilerek büyümüş prostat dokusu küçük parçalar halinde kesilip çıkartılır. Açık ameliyat kesisi olmadığından idrar sondasının çıkarılması ve hastanede kalma süresi birkaç günle sınırlıdır.
Bütün tedavilerin amacı hastalığa bağlı yakınmaları azaltmak veya yoketmek ve hastalıktan kaynaklanabilecek başka bedensel zararları önlemektir. İdrar yakınmaları, hastaların TURP ile yaklaşık %90’ında, açık ameliyat ile ise %95’inde önemli ölçüde düzelme göstermektedir.

Cerrahiden sonra erken ve geç dönemde bazı geçici veya kalıcı sorunlar olabilmektedir. TURP sonrası erken dönemde kanama ve enfeksiyon; açık operasyon sonrasında buna ek olarak yara iyileşmesinde sorunlar görülebilir. Geç dönemde ise ejakülasyon sıvısının (meni) mesane içine geri kaçması, ender olarak idrar kanalında darlık veya penis sertleşmesinde (ereksiyon) zayıflama gözlenebilir.

Lazer Ameliyatları- Büyümüş prostat dokusunun cerrahi olarak tedavi edilmesinde kullanılan enerjilerden bir tanesi de lazer enerjisidir. Lazer kullanılarak yapılan ameliyatlar kapalı, diğer bir ifade ile endoskopik, prostat ameliyatlarına çok benzer yöntemler ve aletler kullanılarak uygulanmaktadır. Yöntem tanımları kullanılan lazer enerjisi türüne göre farklılık göstermektedir. İki teknik diğerlerine göre daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunlar, Holmium lazerle prostat ameliyatları (HoLAP ve HoLEP) ve yeşil ışık (greenlight) olarak bilinen fotoselektif prostat buharlaştırmasıdır (PVP).

HoLAP ve HoLEP, Holmium lazer enerjisi kullanılarak prostatın buharlaştırılması veya kesilerek dışarı alınması şeklinde uygulanan yöntemlerdir. Daha az kanamaya yol açması, iyileşme süresinin kısa olması ve büyük prostatlara da uygulanabilmesi (HoLEP) avantajlarıdır.

 

PARMAKLA MUAYENE MESELESİ: ERKEKLERDE PARMAKLA PROSTAT MUAYENESİ KORKUSU

Prostat kanserinin erken teşhisinde kilit rol oynayan, her erkeğin özellikle 50 yaşından sonra rutin olarak yılda bir kez yaptırmasını önerdiğim parmakla prostat muayenesi, pek çok erkeğin köşe bucak kaçtığı bir yöntem olmuştur. Hatta, bir erkeğin belki hayatında en çok korktuğu konulardan hatta bırakın yaptırmayı, konuşmaktan bile çekindiği en önemli korkularından biridir parmakla prostat muayenesi. Bununla beraber kadınlar, erkeklerin çok da zor olmayan parmakla prostat muayenesinden neden bu kadar çekindiğini anlamakta zorlanırlar. Zira rutin olarak sıklıkla yaptırdıkları kadın hastalıkları muayenesi prostat muayenesine göre çok daha zor ve acı verici muayenedir.

Hayat kurtaran parmak
Geçenlerde çok sevdiğim bir dostum 50 yaşında mutlaka prostat muayenesi olması gerektiğini söylediğimde, “Bu teknoloji çağında yok mu bir film muayene yerine geçecek, hala mı parmak?” diye sitem etmişti. Aslında haklılık payı vardı ama maalesef muayene halen önemli. Zira prostat kanserlerinin %15 kadarı ne filmde ne de kan tahlilinde belirti vermez, sadece parmakla muayene ile tespit edilir. Bunun yanında, parmakla prostat muayene yönteminin basitliğiyle yol açtığı korku arasındaki ters orantı dikkat çekicidir zira esasında bu muayene yöntemi yalnızca 10-15 saniye sürer; basit, ekonomik ve hızlıdır; ağrısı acısı yoktur, bir çok kan tahlili ve radyolojik incelemenin gösteremediği kanserleri tespit etmeyi sağlar ve en önemlisi “hayat kurtarıcıdır” Peki kanserlerde erken tanının hayat kurtarıcı olduğunu herkesin bilip kabul ettiği bu yüzyılda, örneğin kadınlar meme kanseri taraması için yapılan elle muayene ve mamografiye bu kadar heves gösterirken, erkekler niçin neredeyse ölmek pahasına prostat kontrollerini yaptırmaktan bu kadar kaçınıp korkuyorlar?

 

PSA PROSTAT SPESİFİK ANTİJEN TESTİ

Prostat için yapılan kan testi PSA yüksek çıktı! Eyvah! Kanser oldum!

Prostat için yapılan kan testi-PSA testi bir kanser testi değildir! Benim 25 yıldır hekim olarak en çok gördüğüm hasta grubu kan testi yaptırmış ve yüksek çıktığı için panikle ve kanser oldum psikolojisi ile bana başvuran hastalardır. Çoğunlukla iyi haber verdiğim bir grup olduğu için hem hekim olarak beni hem de iyi haber verdiğim çoğunluk hastanın sevindiği bir hasta grubudur. Prostat için yapılan kan testi-PSA testi halk arasındaki inanışın aksine sadece kanserde yükselmez. Test kansere özgü değildir ve prostata ait tüm hastalıklarda yükselir.

PSA prostat bezi tarafından üretilen bir proteindir. Prostatla ilgili bir sorun olduğunda vücutta daha fazla PSA salınır. PSA, prostatta iltihaplanma veya enfeksiyon (prostatit), prostat bezinin genişlemesi (Benign Prostat Hiperplazisi – BPH) veya muhtemelen kanser dahil olmak üzere prostatta mevcut olabilecek bir dizi soruna yanıt olarak prostat tarafından üretilir.

Kan testindeki yükseklik ile gelen hastaların çok şükür ki ancak 5de birinde kötü huylu bir hastalık çıkar. Kanser çıkanların çoğunluğu erken yakalandığı için kür olma şansına sahip olur. Bunu bir yangın alarmı yerine ilk uyarı duman alarmı olarak düşünmek daha doğru olacaktır. PSA testi, kanser için teşhis sürecindeki ilk adımdır. Kanserin erken evrelerinde, en iyi tedavi edildiğinde tespit edilmesini mümkün kılmıştır. Prostat kontrollerinde yapılan kan tahlili ile PSA(Prostat spesifik antijen) yüksekliği ve/veya muayenede anormallik nedeni ile hastalara prostat biyopsisi önerilebilir. Buradaki amaç kanser olup olmadığının tespitidir.

PSA yüksekliği her zaman kanser anlamına gelmez.
PSA aralığına göre kanser olma ihtimalleri:
PSA 2,5-4 ng/ml: %20 kanser, %80 enfeksiyon ve prostat büyümesi vs.
PSA 4-10 ng/ml: %25-30kanser , %70-75 enfeksiyon ve prostat büyümesi vs.
PSA >10 ng/ml: %40-50kanser , %50-60 enfeksiyon ve prostat büyümesi vs.

Görüldüğü gibi PSA yüksekliği aslında çoğu hastada kanseri göstermez. Bu nedenle biyopsi kararı çok dikkatle alınmalıdır. PSA dışı başka parametreler(serbest PSA, PSA hızı, prostat hacmi vb.) göz önünde bulundurulmalıdır. Tüm bunları ise bu konuda uzman bir hekimin gözetiminde yapmak gerekmektedir.

Prostat için kan testi-PSA testi yaptırdım muayene olmama gerek yok! Yanlış
Halk arasında çok görülen bu söylem, kan testi yaptırmanın kolay olmasının yanı sıra parmakla prostat muayenesinden kaçmak isteyen hastalara aittir sıklıkla. Size çok şaşıracağınızı düşündüğüm bir şey söylemek isterim bu noktada. Bu şekilde muayeneden en çok kaçan ve sadece kan testi ile prostat takibi yaptıran grup belki de hekim arkadaşlarımız! Terzi kendi söküğünü dikemiyor belki de. Hocanın söylediğini yap, yaptığını yapma gibi bir durum…

Prostat kanseri taraması için PSA testi yaptırmak çok önemlidir. Bununla beraber kan tetkiki bütün kanserleri göstermez. Hatta kan testi kanserlerin 5de birinde yükselmez ve kanseri kaçırır! 50 yaşından sonra yapılacak kontrollerde risk durumunuza göre uygun gördüğü aralıklarla(3-24 ay) MR görüntüleme isteyebilirim. Halk arasında tedirginlik yaratan bir muayene yöntemi olarak bilinen prostat muayenesi bir çok hastada erken teşhiste çok önemli bilgiler sağlar. Hatta bazı kanserleri yalnızca parmakla prostat muayenesi ile tespit edebilirim. Görüntüleme teknolojilerinin gelişmesi ile muayene kontrol sıklığı kişinin durumuna göre azaltabilir. 2020 itibariyle parmakla prostat muayenesi kanser teşhisinde halen önemli yere sahiptir.

 

 

İDEAL PROSTAT BİYOPSİSİ NASIL OLMALI?PROSTAT KANSERİ TANISI NASIL OLMALI?

Son 2-3 yıldır MR teknolojisinin gelişmesi ile bazı durumlarda MR ve Ultrason birleştirilerek füzyon biyopsi yapılmakla beraber hala ultrason temelli biyopsiler standart tekniktir ve prostat kanseri teşhisi prostat biyopsi ile yapılır. Biyopsi en az 10-12 kor(parça) yapılmalı, prostat büyüklüğüne göre bu sayı artırılmadır İdrardan ve meniden kan gelmesi, enfeksiyon ve sepsis gibi çok ciddi yan etkileri olan bu işlem özellikle enfeksiyon riski açısından çok dikkatli yapılmalıdır. Makattan yapıldığı için sedasyon dediğimiz hafif bir anestezi altında yapılması hastanın ağrı hissetmemesi için daha çok tercih edilmelidir.

Prostat biyopsisi sadece kanser saptamasının ötesinde bizlere pek çok bilgi sağlar. Kanserin cinsi ve agresiflik derecesini saptarken prostatın neresinden kanser geliştiğini söyleyerek ameliyatta bize kılavuzluk yapar.

Prostat kanserine iğne değerse-biyopsi yapılırsa yayılır mı?
Hayır yayılmaz. Prostat kanseri tanısı iğne biyopsi yöntemi ile yapılır. Tanı için yapılan biyopsi sonucu yayılma modern biyopsi yöntemleri çağında bildirilmemiştir. Yani prostat kanseri biyopsisi güvenli bir yöntemdir. Aksine prostat biyopsisinden kaçmak sinsi seyreden bu hastalığın yayılmasına ve ölümcül sonuçlar ile seyretmesine sebep olabilir. Lütfen biyopsi önerisine bu sebeple karşı çıkmayın.
Prostat kanseri tanısında kullanılan prostat biyopsisi günümüzde sıklıkla yapılmaktadır. İdrardan ve meniden kan gelmesi, enfeksiyon ve sepsis gibi çok ciddi yan etkileri olan bu işlem çok diakkatli yapılmalıdır. Peki ideal biyopsi nasıl olmalıdır?

1.Lokal anestezi ile yapılabilmek ile beraber, sedasyon-narkoz ile yapılması ağrı ve psikolojik algı ile ilgili olarak önerilebilir
2.Prostattan ultrasonografi eşliğinde en az 12 kor(parça) yapılmalı, prostat büyüklüğüne göre bu sayı artırılmadır
3.Rektal(makattan) yapılan bir işlem olduğu için hijyen kurallarına çok dikkat edilmelidir.
4.Patolojik değerlendirme için bu konuda uzmanlaşmış bir hekimin olduğu bir merkezde yapılmalıdır
5.Hasta işlemin olası sonuçları ve hazırlığı konusunda bilgilendirilmelidir.

 

 

PROSTAT KANSERİ NEDEN OLUR?

 

Türkiye’de en sık görülen ikinci kanser olan prostat kanseri teşhisi konulan hastaların ve ailelerinin mutlaka merak ettikleri ve bana sordukları bir soru bu. Prostat kanserinin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte erkeklik hormonlarının, genetik (aileden gelen) ve çevresel faktörlerin bu hastalığın oluşmasında sebepler olduğu düşünülmektedir. Ergenlikten önce ortaya çıkmadığı için ergenlikten sonra salgılanan hormonlar bu hastalık üzerinde etkili olduğunu göstermektedir.

Çok cinsellik prostat ve kanserine sebep olur. Hem Yanlış Hem Doğru!
Cinsellikle prostat kanseri ve prostat hastalıkları arasındaki ilişki bana en çok sorulan ve en çok merak edilen konulardan. Bir zamanlar, fazla cinsel aktivitenin prostat kanseri riskini artırdığı söyleniyordu. Son yıllarda yapılan çalışmalarda durumun gerçekte tam tersi olabileceği ortaya konulmuş. Gerçekte, bazı araştırmalar, daha sık boşalma bildiren erkeklerin prostat kanseri gelişme riskinin daha düşük olduğunu göstermekte. Örneğin, 2014 yılında yapılan bir çalışma ortaya koymuştur ki 20’den fazla partneri olan heteroseksüel erkeklerin prostat kanserine yakalanma riski %28 azalmakta. Şaşırtıcı bir şekilde bu oran homoseksüel erkeklerde tam tersi olarak gözlenmekte. Bu farklılığın sebebi henüz açıklanabilmiş değil!

Bununla beraber sık boşalan erkeklerin prostat kanserine daha çok yakalandığı doğru değildir. ABD’nde yapılan bir araştırmada, ayda 21 kez veya daha fazla boşalan erkeklerin, ayda sadece dört ila yedi kez boşalan erkeklere göre yüzde 33 daha düşük prostat kanseri riski olduğu saptanmıştır. Çok net bir kanıt olmamakla beraber, düzenli cinsel aktivite ve boşalma size prostat kanserinden koruyabilir.

Prostat kanseri testosteronun diyeti!
Harem ağaları prostat kanseri olmaz! Harem ağaları ergenlik öncesi testisleri alınarak hadım edilir ve saraya kabul edilirlerdi. Bu kişilerde prostata bağlı hastalıklar görülmezdi. Gerçekten de son yıllardaki çalışmalar gösteriyor ki ergenlik dönemi öncesi hadım edilen (kastrasyon yapılan) erkeklerde prostat kanseri gelişmiyor. Buna benzer olarak, erkeklik hormonu testosteronu vücütta aktif hale getiren 5a-redüktaz adı verilen hormonun eksikliği olan kişilerde de prostat kanseri gelişmemesi bunu destekler. Prostat kanseri oluşması için erkeklik hormonu testosteron olmazsa olmaz bir faktördür! Erkekliğimizi oluşturan testosteron hormonu ilerleyen yaşlarda maalesef bazı faktörlerle beraber bize zarar veren bir hastalığa sebep olmakta! Yani bir bakıma prostat hastalıkları ve özellikle prostat kanseri testosteronun yani erkek olmanın bir diyeti gibidir!

Bir başka açıdan bakarsak, prostat kanseri hücreleri büyümek ve çoğalmak için erkeklik hormonlarına gereksinim duyarlar. Bu nedenle prostat kanserinin tedavisinde kandaki erkeklik hormonu seviyesinin düşürülmesi veya hormonun hücrelere etkisinin engellenmesi anlamına gelen “hormon tedavisi” önemli bir yer tutar. Vücudun başka yerlerine yayılmış olsalar da testosteron hormonu seviyesindeki düşüş tüm kanser hücrelerini etkiler. Hormon tedavisi farklı şekillerde uygulanabilir. İki testisin birden tamamen alınması ile yapılan cerrahi yönteme ‘Orşiektomi’ ismi verilir ve bu yöntemle erkeklik hormonunun ana kaynağı ortadan kaldırılır. Testislerinin alınmasını istemeyen hastalarda ilaç tedavisi ile aylık ya da üç aylık olarak enjeksiyon (iğne) şeklinde uygulanan ilaçlar hormon tedavisinin bir başka şeklidir.

Prostat kanserinde coğrafya kaderindir!Prostat kanseri belirgin coğrafi ve etnik varyasyonlar gösterir. En yüksek risk Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupa’da görülür. Prostat kanseri için en düşük risk ise uzak doğuda bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde siyahi erkeklerde beyaz erkeklere göre prostat kanserine yakalanma riski daha fazla bulunmuştur. Amerikalı siyah ırkta, Afrika kökenlilerde daha fazla ve daha agresif prostat kanseri görülür ve daha erken yaşta ortaya çıkar. Bu durumun sebebi henüz bilinmemektedir.

Belirli coğrafik yerlerde prostat kanserinin daha çok görülmesi çevresel faktörlerin de rol oynadığını düşündürmektedir. Özellikle İskandinav ülkelerinde daha çok görülür. Japonya ve bazı Asya ülkelerinde daha az görülmektedir. Bu bölgelerden riskli bölgelere göç sonucu hastalık riski artmamış fakat sonraki nesilde arttığı görülmüştür. Bu da çevresel etkinin önemini göstermektedir. Hazır gıda, fast food ve hayvansal yağ içeriği yüksek olan besinlerle beslenmenin de hastalık riskinin arttırdığı düşünülmektedir. Prostat yavaş büyüyen bir kanserdir, endişelenmeme gerek yok! Birçok hastamın kafasındaki inanışlardan biri bu. Hatta birçok doktor arkadaşımın da inanışı bu yönde. Aslında prostat kanserlerinin %30u çok da yavaş gitmez ve agresif seyreder ve maalesef istenmeyen sonuçlar doğurarak hastalarımı ve ailelerini ve tabii ki beni üzer. Lütfen çok hafife almayınız!

 

Bu grup kanseri hızlı hareket etmesinden yola çıkarak tavşana benzetirim. Bunun yanında kaplumbağaya benzettiğim ve aslında çok yavaş ilerleyen bir grup prostat kanserinin olabileceğini düşünenler çok da haksız değil aslında. Tabii burada önemli olan, hangi hastalığın tavşan hangi hastalığın kaplumbağa olduğuna ve dolayısıyla kanserin yavaş mı hızlı mı seyredeceğine uzmanına danışarak karar vermeniz. Lütfen üroonkoloji ve prostat kanseri alanında deneyimli bir uzmana danışınız. Bu durumu daha iyi anlamanız için geçenlerde bir doktor arkadaşımdan aldığım telefon ve sonrasında yaşadıklarımız anlatmak isterim.

 

Doktor arkadaşım beni aradığında panik halindeydi ve çok yakın bir arkadaşının babasının 64 yaşında prostat kanseri teşhisi aldığını ve acilen bana ameliyat için gelmek istediğini söylüyordu. Aynı gün öğleden sonra, hemen ofisime çağırdım. İncelemelerim sonucu lokal ve erken yakalanmış bir prostat kanseri olduğunu ve kanser hücre tipinin en iyi grup olan derece grup 5 üzerinden 1 olduğunu tespit ettim. Bu aslında kötü haberin çok da kötü olmadığını ve tedavisinin mümkün olduğunun müjdesini veriyordu. Hastamıza bir prostat kanseri olduğunu ve tedavi alternatifleri arasında ameliyat dışında “aktif izlem” seçeneğinin de olduğunu anlattım. Muayene, film ve bazı tetkikler ile bu durumu teyit ettik ve bu şekilde “yavaş büyüyen prostat kanseri”ni tespit ettik ve hastamız da bir miktar endişelerini üstünden atmış oldu.
Bazı kanserler o kadar yavaş ilerler ki size zarar vermeyebilir ama bunu önceden tam olarak bilmek yüzde yüz oranında mümkün değildir ve yapılacak ne ufak bir ihmalde hücreler sıçrama yaparak bize tahmin etmediğimiz bir zarar verebilir. Kanserin en iyisi bile iyi huylu prostat büyümesi aynı kefeye konmamalı ve ciddiyetle takip edilmelidir.

 

 

PROSTAT KANSERİ OLMAYI NASIL ENGELLERİM?

Herhangi bir yiyecek prostat kanseri riskimi azaltabilir mi?

Son söyleyeceğimi ilk şöyleyim. Belirli bir yiyeceğin tek başına prostat kanserini önlediğine dair güçlü bir kanıt yok. Bunun yerine, diğer sağlık sorunlarını önlemek ve sağlıklı bir kiloda kalmaya yardımcı olmak için bol miktarda meyve ve sebze ve çok çeşitli diğer sağlıklı yiyecekler içeren dengeli bir diyet seçmek iyi bir fikirdir. Ama bununla beraber, kanser oluşumu önlemede olumlu etkileri bilimsel olarak kanıtlanmış gıdalardan tüketmek mantıklıdır. Ben de kendi adıma böyle yapıyorum. Zaten, aşağıda sıraladığım yiyeceklerin kansere karşı etkili olmaları dışında ortak özellikleri sağlıklı yaşam için de katkıda bulunmaları!

Pişmiş domates: Tüm sayacağım yiyecekler içinde prostat kanserini en güçlü olarak önlediği bilinen gıda pişmiş domatestir. Pişmemiş domateste de bulunan ve kansere karşı koruyucu olan likopen adlı madde, domates piştiğinde çok daha yüksek seviyelere çıkarak koruyuculuk derecesi artmaktadır. Likopen çok kuvvetli bir antioksidandır ve pişmiş domatesteki likopenin emilimi ve prostata ulaşımı daha kolay olabilmektedir. Domates sadece taze değil, kurutulmuş olarak, püre veya salça olarak da tüketildiğinde de çok etkili. Bizim gibi domates zengini bir ülkede yazın taze olarak, kışın da salça ve sos olarak tüketmek mantıklı olacaktır.

Balık: Yağlı balıklar omega-3 yağ asitleri açısından zengindir. Bu iyi
yağlar da vücutta inflamasyon adı verilen yangının azalmasına sebep olur. Tartışmalı olsa da, teorik olarak prostatta gelişen inflamasyonun artması veya uzun sürmesi de prostat kanserine yol açma riski taşıyabilir. Amerika’da 4577 erkek üzerinde yapılan ve 24 sene izleme süresi olan prostat kanseri taramasında hayvansal yağ yerine bitkisel yağ tüketenlerin kanserden ölüm riskinin azaldığını tespit edimiştir.

Orman meyveleri: Artan oksidatif hasar vücutta serbest oksijen radikallerin artmasına neden olur. Bunlar metabolizmanın ürettiği toksik yan ürünleridir. Kontrol altına alınamadığında vücuda zarar verirler. Orman meyvelerinde yüksek oranda bulunan antioksidanlar bu serbest radikalleri nötralize ederek zararsız hale getirirler. Bu meyvelere çilek, böğürtlen, yaban mersini ve ahududuyu sayabiliriz.

Brokoli: Bir çoğunuzun brokoliyi sevmediğini biliyorum ama kanserden çok bağışıklık sistemine iyi geldiğini biliyor muydunuz? Brokoli sülforafan denilen bir fitokimyasal içerir. Bu madde bağışıklığımızı güçlendirirken kanser hücrelerinin oluşumunu yavaşlatır. Brokoli ve aynı bitki ailesinde olan lahana, karalahana, brüksel lahanası ve karnabahar da yine aynı etki için tüketebilir. Prostat kanserine karşı koruyuculuğu çok tartışmalı olmasına rağmen seven hastalarıma diğer olumlu etkileri sebebi ile öneririm.

Yeşil Çay: Özellikle uzak doğudan yapılan çalışmalarda çok çalışılmış fakat günde en az 5 bardak içmek gerektiği için pratikte bizim gibi kırmızı çay içen ülkelerdeki erkeklerde prostat için faydası olması zor görünüyor. Yeşil çay yaprakları çok güçlü bir antioksidan olarak bilinen kateşin maddesinden zengindir. Bu madde anti kanserojen etkisi olduğu gibi hücrelerin mutasyona uğramalarını da engellemeye destek olur.

Riskimi azaltmak için takviye alabilir miyim?
Bazı insanlar kanser riskini azaltmaya çalışmak için takviye alır, ancak araştırmalar bunun işe yaramadığını göstermekte. Hatta bazı takviyeler zararlı bile olabilir. Vücudunuzun ihtiyaç duyduğu tüm vitaminleri, mineralleri ve diğer besinleri almanın en iyi yolu, bol miktarda meyve ve sebze içeren sağlıklı ve dengeli bir diyet yemektir. Herhangi bir takviye almadan önce doktorunuzla konuşun ve yukarıda önerdiğim yaşam tarzı önerilerine ve gıdalara ağırlık verin!

Kötü alışkanlıklardan kurtulun!
Sigara içmek kalp hastalığı, felç ve bazı kanserler gibi sağlık sorunları riskini artırır. Çoğu araştırma, sigaranın muhtemelen prostat kanserine yakalanma riskinizi artırmadığını göstermektedir. Ancak sigara içiyorsanız, büyüyüp vücudun diğer bölgelerine yayılma olasılığı daha yüksek olan agresif bir prostat kanserine yakalanma olasılığınız daha yüksek olabilir ve bu nedenle prostat kanserinden ölme olasılığınız daha yüksek olabilir. Sigarayı bırakırsanız, riskiniz düşmeye başlamalıdır ve 10 yıl sonra bu hiç sigara içmemiş erkekler için olduğu kadar düşük olabilir.
Alkol içmek bazı kanser türlerine yakalanma riskini artırır. Prostat kanseri riskini artırıp artırmadığını bilmiyoruz ama illa alkol içecekseniz de aldığınız alkol miktarını sınırlamanızı öneririm. Bu sınır, bilimsel çalışmalarda haftada yaklaşık altı küçük bardak (175ml) şarap olarak söylenmekte. Bu sınırı hafta boyunca uygulaya çalışın ve alkolsüz detoks yaptığınız günler geçirmeyi ihmal etmeyin.

Hangi yiyecekleri fazla tüketmek prostat kanserine sebep olabilir?
Gerçekte herhangi bir yiyeceğin prostat kanseri riskini artırıp artırmadığını kesin olarak bilmiyoruz. Temelde tek başına bir yiyecek kanser riskini artırmaz. Bununla beraber o yiyecek sizin sağlınızı tehdit eden metabolizma problemleri (kolesterol yüksekliği, insülin direnci vb) yaparsa kansere sebep olabilir.

Net kanıtlar olmamakla beraber, aşırı miktarda tüketilince bazı yiyeceklerin prostat kanseri riskinizi az da olsa artırabilme ihtimali bildirilmiştir. Süt, yoğurt ve peynir gibi çok sayıda süt ürününü aşırı miktarda yemek veya içmek prostat kanseri riskini artırabildiği şüphesi bildirilmiş ve muhtemel sebebin içlerindeki kalsiyum olabileceği tespit edilmiş. Mümkün olduğunda daha az yağlı ve daha az şekerli seçenekleri seçmek faydalı olabilir. Dışarıdan alınan kalsiyum takviyesi de prostat kanseri riskini artırabilir doktorunuza danışmanızı öneririm. Fazla miktarda kırmızı et yemek, bazı kanser türlerine yakalanma riskinizi artırabilir. Dünya Kanser Araştırma Fonu, haftada 500 gr’dan fazla pişmiş kırmızı et (çiğ olarak 700 – 750 gr) ve işlenmiş etten kaçınılmasını tavsiye ediyor. Orta pişmiş rosto dana porsiyonu genellikle yaklaşık 90 gr ve orta pişmiş biftek 145 gr’dır.

Özellikle memleketi Adana, Gaziantep ve Şanlıurfa gibi çok et tüketilen olan hastalarıma da anlattığım gibi fazla kırmızı et kanser riski ve genel sağlık açısından özellikle 45 yaşından sonra risk yaratıyor.

Hareket et rahat et! Her gün düzenli yürüyüş hayat kurtarır!
Egzersiz bir çok hastalıktan koruduğu gibi kansere yakalanma riskini de azaltır. Yapılan çalışmalar sonucunda düzenli egzersiz yapanlarda bir çok kansere olduğu gibi prostat kanserine yakalanma riskini de azaltıyor. Kanser riskini azaltmanın yanı sıra, eksersiz kalça bölgesi kaslarını (pelvik tabanı kaslarını) güçlendirir. Pelvik taban kasları, leğen kemiği olarak da bilinen pelvis kemiğinin tabanında yer alan işeme, dışkılama ve cinsel fonksiyonlarda önemli görevleri bulunan kas grubuna verilen isimdir.

Kürek sporu ve erkeklik
2 yıl kadar önce, kürek milli takım eski çalıştırıcısı Murat hocamız bana, tam da benim yıllardır yapmak istediğim bir çalışma önerisi ile geldi. Prostat kanser tedavisi almış ve ameliyat olmuş hastalarda kürek sporunun erkeklik ve idrar fonksiyonlarına etkilerini araştırmak istiyordu ki bu çok mantıklı vbir tezdi. Hemen kabul ettim ve tedavisi bitmiş ve ameliyat ettiğim ve kanserden kurtardığım hastalarımdan kabul edenleri çalışmaya dahil ettik.

Çalışmamızda rekreatif kürek egzersizi programı 20 hafta süreyle uygulandı. Egzersizler haftada 3 gün, ortalama 60 dk. yapıldı. Egzersize kürek tekniğinin öğretilmesi ve (anatomik adaptasyon) uyum çalışması ile başlandı. Karada kürek uyarlanmalarında yapılan egzersizler her çalışmada farklı süre yoğunlukta (kısa, orta, uzun süreli dayanıklılık, kuvvette devamlılık, sürat çalışmaları) yapıldı. Antrenman nabzı maksimum %50-80 aralığında tutuldu. Egzersiz programı katılımcının yaşı, fiziksel aktivite düzeyi göz önünde bulundurularak kişiye özgü yapıldı. Antrenmanlarda yavaştan hızlıya, teknik beceri gerektiren hareketlerde basitten karmaşığa doğru yöntem izlendi ve katılımcının durumunda değişiklik görüldüğünde programda değişiklik yapıldı.

Tüm bu 20 haftalık yoğun kürek eksersizleri sonucu çalışmamız sonuçlandı. Sonuçları aldığımızda ne gördük dersiniz? Beklediğimizin de çok ötesinde başarılı sonuçlar! Kürek sporu erkeklik(ereksiyon) ile ilgili problemlere ve idrar problemlerine çok iyi geliyordu ve sonucunda hastaların yaşam kalitelerinin yükseliyor ve hastalığa bağlı yan etkilerin azalıyor, aerobik kapasite, kuvvet özelliklerinin geliştiği görülüyordu. Bu bulgular sadece hastalarımda değil kontrol grubu olan normal ve sağlıklı 50 yaş üstü erkeklerin hepsinde aynıydı. Ne dersiniz küreğe başlamanın tam zamanı değil mi?

Bizim çalışmamız Türkiye’de ilk olmakla beraber Dünyada yapılan 2 diğer çalışma da benzer olumlu sonuçları teyit etmekte.

Benim gözlemim kürek sporu 50 yaş üstü bu erkeklerde bir olumlu etki daha yarattı. Programı tamamlayan hastalarda bireysel egzersiz yapmak kadar bir topluluğun parçası olma fikri de oldukça yapıcı oldu. Her hafta gördükleri diğer hastalarla samimiyet geliştirerek programı tamamladılar. Kürek benzeri egzersiz yapmak hastalığın getirdiği belli psikolojik ve sosyal olumsuzluklarla mücadelede etkili olabilir.

Uyku ve kanser
Daha önceki bölümlerde bahsetmiştim. Aziz Sancar hocamıza Nobel kimya ödülü getiren çalışmaları DNA onarım mekanizmaları üstüne yapılmış çalışmalar olduğunu ve bunun idrar ile ilgili ilişkisini bu kitabın önceki bölümlerinde anlatmıştım. Bunun yanı sıra DNA onarımının sirkadian ritm ile yani uyku ritmimizle olan ilgisini de ortaya koymuş ve özellikle derin(REM) uykusunun önemine vurgu yapmış ve bunun kanser gelişimindeki önemine vurgu yapmıştım. Bir başka deyişle gece deliksiz bir uyku veya en azından 3-4 saatlik uzun uykular olmazsa DNA onarımı olumsuz etkilenir ve kanser dahil bir çok hastalığa sebep olabilir. İşte tam bu sebepten, kanseri önlemek için dikkat etmemiz gereken HUY prensibinin 2. parçası olan uyku kalitesini çok önemserim. Günde en az 7 saat uyumak ve çok fazla uyanmadan derin REM uykusunu layığı ile yaşamak lazım. Zira bizi kanserden koruyan DNA onarımı buna bağlı!

HUY’unuzu değiştirmeye başladınız ise hayatınızda hareketi artırmışısınız yani artık her gün düzenli yürüyüş ve spor yapıyorsunuz demektir. Bununla beraber uyku problemlerinizi hallettiniz ve artık günde 7 saat ve kaliteli(Kesintisiz Derin uyku REM) uyuyorsunuz demektir. Artık sıra günlük yaşam şeklinizdeki problemleri düzeltmeye geldi. Nedir bunlar? Yeme alışkanlıklarınızdaki problemleri düzeltmek ve fazla kilolardan kurtulmak, her gün düzenli olarak yaptığınız zararlı alışkanlıklardan(sigara, alkol, duruş bozukluğu vb.) kurtulmak ile yaşam şeklimizde olumlu bir değişim yaratabiliriz.

Fazla kilo kanser riskini artırır mı? Peki fazla kilom olduğunu nasıl anlarım?
Fazla kilolar genelde ailemizden bize miras bir genetik yatkınlık olmakla beraber yeme bozukluğunun sonucu olarak ortaya çıkar ve yeme alışkanlıklarının değiştirilmesi ile düzeltilebilir. Fazla kilo, agresif (yayılma olasılığı daha yüksek) veya ilerlemiş (prostatın dışına yayılan kanser) prostat kanseri teşhisi konma riskini artırabilir. Sağlıklı bir beslenmeye düzenli egzersiz eklemek sağlık için önemlidir ve ilerlemiş veya agresif prostat kanseri teşhisi konma riskinizi azaltmaya yardımcı olabilir. Sağlıklı bir kilo olup olmadığınızı kontrol etmenin hızlı bir yolu, belinizi ölçmektir. Nasıl mı? Kalçalarınızın üst kısmı ile kaburgalarınızın alt kısmı arasına gelecek şekilde vücudunuzun etrafına bir mezura sarın. Bir erkek için bel ölçünüz 94 cm veya daha fazlaysa, sizi fazla kilolu sayarız ve hemen tedbir almak isteriz. Bu, muhtemelen agresif veya ilerlemiş prostat kanseri dahil olmak üzere daha yüksek sağlık sorunları riskiniz olduğu anlamına gelir. Sağlıklı bir kilo aynı zamanda genel sağlığınızı iyileştirebilir ve tip-2 diyabet, kalp hastalığı ve diğer bazı kanserler gibi diğer sağlık sorunlarının önlenmesine yardımcı olabilir.

 

PROSTAT KANSERİ TEDAVİSİ NASIL OLMALI?

Erken evre prostat kanserinde tedavide en önemli etken doktorun deneyimi!
Erken evre prostat kanserinde hangi tedaviler uygulanabilir? Aktif izlem, ameliyat: radikal prostatektomi (açık, laparoskopik veya robotik), radyoterapi (ışın tedavisi) ve brakiterapi, deneysel tedaviler (kryoterapi, hifu) alternatifler arasındadır. Bu tedaviler arasında kanser kontrolü açısından en başarılısı ameliyattır. Bununla birlikte iyi merkezlerde %5’lere varan idrar kaçırma riski vardır. Cinsel fonksiyonların bozulması ise sinirlerin korunmasına rağmen %30-50 arasında görülmektedir. Ameliyat teknikleri gelişen teknolojiye paralel son yıllarda robotik cerrahi ile yapılmaktadır. Robotik cerrahi ameliyat izinin küçük olması, kanamanın az olması, sinir koruyucu tekniğin daha etkili uygulanabilmesi, sonda süresinin kısa olması ve iyileşmenin daha hızlı ve ağrısız olması nedeni ile son yıllarda sıklıkla tercih edilmektedir.

Sonuç olarak; prostat kanserinde başarılı tedavi alternatifleri mevcuttur. Tümörsüz, uzun ve sağlıklı bir hayat mümkündür. En önemli nokta hastaya özgü bir tedavinin deneyimli bir merkezde ve deneyimli bir hekim ile yapılmasıdır.

Prostat kanserinde hiçbir şey yapmadan sadece izleyerek tedavi mümkün!

Aktif izlem ne demek? Yukarıda bahsettiğim hastam “aktif izlem”in tam olarak ne olduğunu sorduğunda, ameliyat veya radyoterapi(ışın tedavisi) gibi tedavileri yapmadan “sadece izlemek” olduğunu anlattım. Hastamız tabii ki çok şaşırdı ve bu durumun ne anlama geldiğini sordu. Benim cevabım ise basitti. “Bazı prostat kanserleri o kadar yavaş ilerler ki sizinle beraber yaşar ve sizinle ölür. Size zarar verecek kadar hızlı gitmez. Bu hastamızdaki kanserin o tarz bir kanser olması nedeni ile aktif izlem iyi bir seçenek. Tabii takiplerde tahminimizden daha fazla hızlanır ve zarar verecek boyuta gelirse ameliyat ile prostatı çıkarmam gerekebilir. Bu haber tabii ki güzel bir haber! Düşünsenize “acaba yaşayabilecek miyim?” diye kendinize sorarak geldiğiniz doktordan “sadece izleyeceğiz” diye bir öneri duyuyorsunuz. Burumda, bundan daha güzel bir haber olmaz herhalde! Aktif izlemin mantığı hasta tarafından hemen anlaşılmasa da zamanla idrak edildikçe çok güzel bir noktaya gelir. Tabii burada önemli olan doğru teşhis ve mesleki deneyim ile aktif izleme uygun kanseri ve bu sürece uyum sağlayacak hastayı saptamak ve buna göre tedaviyi devam ettirmek. O da bizim işimiz tabii ki.

Düşmanla uyumak… (Aktif izlem) Prostat kanseri hücreleri vücudumuzdaki Truva atı mı?

Burada bahsettiğim 1991 yapımı ve Julia Roberts’in oynadığı Amerikan yapımı “Sleeping with the enemy” adlı sinema filmi değil tabii ki. Prostat kanseri nedeni ile aktif izlem yaptığım hastaların kanser nedeni ile hislerinin tanımlama şeklinden bahsediyorum. Zira aktif izlem yapılan hastanın prostat organı ve içindeki kanser hücreleri hasta ile beraber yaşamaya devam eder. Bir bakıma hiçbir tedavi almaz. Hasta kanser hücrelerinin vücudunda durmasına kafayı takıp stres ve panik yaparsa düşmanla beraber yaşadığını düşünebilir. Bir nevi meşhur “Truva atı” hikayesindeki gibi, içeriden sinsice saldırıp vücuduna zarar verebileceğini hissedebilir. İşte tam bu nokta da ben kendi adıma, hastamın tüm bu endişelerini göz önüne alarak tedaviyi planlarım. Aktif izlem seçeneğine, hastanın muayene bulguları, kan değerleri, patoloji sonucu ve filmlerine bakıp ve en önemlisi hastanın sosyokültürel yapısı ve beklentilerini anlayarak karar veririm.

 

Yani bir hekim olarak benim için en önemli nokta, hasta ile beraber en doğru kararı vermektir. Zira aktif izlem uygun olmayan kişilere ve yanlış hastaya uygulanırsa sonuçları çok vahim olabilir! Mesela anksiyete gibi panik bozukluğu olan kişilerde prostat kanseri ile beraber yaşamak anlamına gelen “aktif izlem” seçeneği çoğunlukla başarısız olur ve hasta bu sefer panikten yaşayamaz ve kanserin zarar vereceği korkusu kanserin etkilerinden daha zararlı bir noktaya gelebilir. Bu tarz hastalarım ile konuşur ve gerekirse ameliyat gibi diğer seçeneklere yönelmenin daha doğru olacağını anlatırım.

Prostat eşittir Cinsel problemler mi demek? Prostat hastalıklarının cinsellikle ilgili problemler yaratmasının altında yatan mekanizma nedir?

Prostat denilince halk arasında hemen cinsellik ile ilgili bir problem ve özellikle ereksiyon problemleri akla gelmektedir. Aslında çoğu prostat hastasında böyle bir sorun olmamakla beraber bazı durumlarda prostat ve ilgili durumları veya yapılan prostat ameliyatları ereksiyon problemlerine sebep olabilir. Bunun esas nedeni prostat ile penisin sinirlerinin anatomik olarak çok iç içe olmasıdır. Hatta öyle ki penisin sinirleri(nörovasküler demet) prostatın en dış zarının içinden geçer ve hatta prostat içine küçük dallar verir.

Penisin sinirleri prostatta bu kadar yakınken prostatın hastalıklarından ve tedavilerinden etkilenmemesi mümkün değildir. Denizin sinirleri etkilendiği zaman ereksiyonla ilgili problemler ortaya çıkabilir. Özellikle prostat kanseri prostat dış zarına yaklaştığı zaman bu tip bir ereksiyon problemi yaratabilir. Prostat kanseri için yapılan ameliyatlar özellikle radikal prostatektomi sırasında penisin sinirleri %70 hastada etkilenir ve ereksiyon problemleri ortaya çıkar. 30 yıldan fazla süredir çok başarılı bir kanser tedavisi olarak kullanılan radikal prostatektomi ameliyatı 20 yıla yakın süredir sinir koruyucu yöntemler ile yapılmaktadır. 10 yıldan fazla süredir de laparoskopik ve robotik cerrahi yöntemler ile sinir koruyucu yöntemler geliştirilmiştir. tüm bu gelişmelere rağmen sinir koruyucu yöntemler ereksiyon kaybını önlemede istenilen noktada değildir. En son teknolojiyle ve en iyi sinir koruyucu yöntem ile yapılan bir radikal prostatektomide bile ereksiyon korunma oranı %80 civarında kalmaktadır.

Prostat ve penisin sinirlerinin bu kadar yakın olması radyoterapi tedavisinde de ciddi ereksiyon problemleri yaratabilir. Zira radyasyon verilen bölgede ereksiyon sinirleri de etkilenmektedir.

Prostat kanseri ameliyatı olmuş kişilerin çocuğu olmaz (mı)!

Prostat kanserli bir hastada 30 yıldan fazla süredir uygulanan Radikal prostatektomi ameliyatı kanser tedavisinde 100’de 90 lar seviyesinde ciddi bir başarı göstermektedir. Bununla beraber ameliyat sonrası kanser kür olduktan sonra hastaların en büyük derdi cinsel fonksiyon bozuklukları olmaktadır. Kuru orgazm yani ejekülasyon kaybı, prostat kanseri nedeni ile ameliyat yapılan kişilerde olur. Çocuk sahibi olmak isteyen hastalar ameliyat sonrası normal yoldan çocuk yapamayacakları konusunda uyarılmalıdır. Eğer kişinin ameliyat sonrası çocuk yapma planı varsa iki yol önerilebilir. Birinci tercihde, sperm dondurma konusunda özelleşmiş laboratuvarlarda hastanın spermi ameliyat sonrası tüp bebek(IVF) veya aşılama(IUI) saklanabilir. İkinci tercihte, ameliyat sonrası testisten direk sperm alarak da çocuk yapabilir.

Ameliyat edilirse prostat kanseri vücuda yayılır!
Bu inanış çok da doğru değildir. Prostat kanseri ameliyatı dünyada en sık yapılan kanser ameliyatlarından bir tanesidir. 30 yıldan daha uzun bir süredir yapılan bu ameliyat en güvenli kanser ameliyatlarından biridir. Ameliyat sırasında en önemli faktör cerrahın deneyimdir. Cerrahi deneyimi 500 vakanın üstünde olan doktorlarda cerrahi sınır pozitifliği yani geride tümör bırakma riski daha düşük olarak saptanmıştır.

 

 

PROSTAT KANSERİ VE GENETİK

Baba, kardeş veya amcada prostat kanseri olması, prostat kanserine yakalanma riskini artırır!
Babanıza veya amcanıza prostat kanseri teşhisi konduysa, prostat kanseri olan akrabası olmayan bir erkeğe kıyasla prostat kanserine yakalanma olasılığınız 2,5-3 kat daha fazladır. Aynı şey prostat kanseri teşhisi konmuş bir erkek kardeşiniz varsa da geçerlidir. Hem babanıza hem de erkek kardeşinize veya birden fazla erkek kardeşinize prostat kanseri teşhisi konduysa, prostat kanseri olma olasılığınız daha da yüksek olabilir. Ayrıca babanız veya erkek kardeşiniz prostat kanseri teşhisi konduğunda 60 yaşın altındaysa veya prostat kanseri üç veya daha fazla aile üyesini etkilerse risk daha da artar prostat kanserine yakalanma olasılığınız daha yüksek olabilir. Bununla beraber ailesinde prostat kanseri olan herkes kanser olmak zorunda değildir. Ailenizde prostat kanseri varsa rutin prostat kontrollerinizi başlatmak için 50 yaşınızı beklemeyin! 40 yaşında mutlaka bana başvurun! Şikayetiniz olmasa bile rutin kontrol yapmamız lazım, zira prostat kanseri çoğunlukla sinsidir ve şikayet yaratmaz ve sikayet olduğunda ileri evredir ve iş işten geçmiş olabilir.

Ailenin kadınları ve prostat kanseri riski!

Annenizde veya kız kardeşinizde meme veya rahim kanseri varsa prostat kanseri riski artar! Ailenin kadınları böyle bir hastalık ile karşılaşırsanız ailenin erkeklerini lütfen prostat kanseri için kontrole getirin!

Bu durumu şöyle açıklayabilirim. Genetik olarak, bazı aileler kalp hastalığına, bazı aileler romatizma hastalığına yatkınken bazı aileler de kansere yatkın olabilir. Burada izlenecek en doğru yol bir genetik aile haritası çıkarmak ve ailenin bireylerini riskler açısından uyarmak olacaktır. Ben kendi adıma günlük pratiğimde hastalarıma bu yöntemi rutin olarak önermekteyim. Günümüzde henüz genetik tedaviler rutin uygulamaya girmedi ve deneysel olarak kabul edilmekte. Yakın bir gelecekte genetik tedaviler kanımca rutin tedaviler arasında sayılabilecek. O zamana kadar bizim elimizden gelen ailemizdeki artan hastalık riski neyse kadın ve erkekleri farklı farklı etkileyeceğini bilip rutin kontroller ile erken teşhis ve tedavi yaptırmak. Tabii bu görev her zaman olduğu gibi kadınlara düşmekte zira erkekler rutin kontrollere gelmek konusunda daima çekingen.

 

 

PROSTAT KANSERİNDE AMELİYATSIZ ÇÖZÜM VAR MI?

Prostat kanserinde tedaviler arasında kanser kontrolü açısından en başarılısı ameliyattır. Bununla birlikte iyi merkezlerde %5’lere varan idrar kaçırma riski vardır. Cinsel fonksiyonların bozulması ise sinirlerin korunmasına rağmen %30-50 arasında görülmektedir. Işın tedavisi ise kanser kontrolü açısından ameliyata yakın sonuçları olmakla beraber cinsel fonksiyon ve idrar problemleri yine görülebilmektedir. Son yıllarda tüm prostattın çıkarılması veya ışınlanması yerine sadece tümörlü bölgenin tedavisi(fokal tedavi) gündemdedir. Özellikle High intensity focused ultason (HIFU) yöntemi ülkemizde de uygulanmaktadır. Ultrason dalgalarının prostat içine odaklanması ile kanser hücrelerini yok etme prensibine fayanmaktadır. Henüz ameliyat kadar uzun takipleri olmamakla beraber uygun hastalarda ve deneyimli merkezlerde gelecek vaad eden bir tedavi şeklidir. İdrar kaçırma ve cinsel fonksiyonlar açısından avantaj ağlayabileceği bildirilmektedir.

Sonuç olarak; prostat kanserinde ameliyat dışı başarılı tedavi alternatifleri mevcuttur. En önemli nokta HASTAYA ÖZGÜ bir tedavinin deneyimli bir merkezde ve deneyimli bir hekim ile yapılmasıdır.

Prostat kanserinde HIFU ile fokal tedavi

FOKAL TEDAVİ
Prostat kanserinde günümüzde daha erken yaşta, sıklıkla 50’li yaşların sonu ve 60’lı yaşların başında teşhis konulmaktadır. Onlara 20 yıl öncesiyle aynı tedavi seçeneklerini sunmak ise dramatik bir şekilde onların en büyük endişesi olan hayat kalitesini tehlikeye sokar.HIFU ile fokal terapi hastaların hayat kalitesini korumayı amaçlayan modern, gerçekten noninvazif, fokal bir tedavidir ve hastalığın lokal olarak tekrar etmesi durumuna karşı HIFU’nun tekrarı da dahil olmak üzere bütün tedavi seçeneklerini açık bırakır.Sertleşme bozukluğu ve idrar kaçırma gibi yan etkileri azaltmanın çaresi olarak, sadece kanserden etkilenmiş prostatlı alana uygulanması nedeniyle, lokalize prostat kanseri tedavisi için lokalize bir tedavi yöntemidir. HIFU her hastanın prostat anatomisine bağlı olarak özel tedavi uygulayabilecek bir şekilde tasarlanmıştır.

HIFU İÇİN, FOKAL TEDAVİ PROTOKOLLERİ:

• Yarım Prostat ablasyon: Kanserden etkilenmiş prostatın yarısının tedavisi
• Sinir koruyucu: Prostatın her iki tarafındaki nörovasküler sinirler hariç prostatın tamamına tedavi ederek sertleşme işlevini korumak için amaçlanmış tedavi
• Bölgesel tedavi: Sadece kanserden etkilenmiş alana uygulanan “en kanser hedefli “yaklaşım.

FOKAL HIFU TEDAVİSİYLE HAYAT KALİTESİNİ KORUMA:
Ereksiyon problemi oluşmaması için (tek veya iki taraflı olarak) ereksiyon sinirlerine dokunulmamaktadır. İdrar tutma yapısını muhafaza edilmektedir.
Temel hasta seçim kriterleri:
50 yaşın üzerindeki hastalar
• T1c – T2a lokalize prostat kanseri
• PSA değeri 10 ng/ml’den az
• Tek bir lobla sınırlı kanser
• Gleason skoru 6’dan az