PROSTAT KANSERİ NEDEN OLUR?
Türkiye’de en sık görülen ikinci kanser olan prostat kanseri teşhisi konulan hastaların ve ailelerinin mutlaka merak ettikleri ve bana sordukları bir soru bu. Prostat kanserinin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte erkeklik hormonlarının, genetik (aileden gelen) ve çevresel faktörlerin bu hastalığın oluşmasında sebepler olduğu düşünülmektedir. Ergenlikten önce ortaya çıkmadığı için ergenlikten sonra salgılanan hormonlar bu hastalık üzerinde etkili olduğunu göstermektedir.
Çok cinsellik prostat ve kanserine sebep olur. Hem Yanlış Hem Doğru!
Cinsellikle prostat kanseri ve prostat hastalıkları arasındaki ilişki bana en çok sorulan ve en çok merak edilen konulardan. Bir zamanlar, fazla cinsel aktivitenin prostat kanseri riskini artırdığı söyleniyordu. Son yıllarda yapılan çalışmalarda durumun gerçekte tam tersi olabileceği ortaya konulmuş. Gerçekte, bazı araştırmalar, daha sık boşalma bildiren erkeklerin prostat kanseri gelişme riskinin daha düşük olduğunu göstermekte. Örneğin, 2014 yılında yapılan bir çalışma ortaya koymuştur ki 20’den fazla partneri olan heteroseksüel erkeklerin prostat kanserine yakalanma riski %28 azalmakta. Şaşırtıcı bir şekilde bu oran homoseksüel erkeklerde tam tersi olarak gözlenmekte. Bu farklılığın sebebi henüz açıklanabilmiş değil!
Bununla beraber sık boşalan erkeklerin prostat kanserine daha çok yakalandığı doğru değildir. ABD’nde yapılan bir araştırmada, ayda 21 kez veya daha fazla boşalan erkeklerin, ayda sadece dört ila yedi kez boşalan erkeklere göre yüzde 33 daha düşük prostat kanseri riski olduğu saptanmıştır. Çok net bir kanıt olmamakla beraber, düzenli cinsel aktivite ve boşalma size prostat kanserinden koruyabilir.
Prostat kanseri testosteronun diyeti!
Harem ağaları prostat kanseri olmaz! Harem ağaları ergenlik öncesi testisleri alınarak hadım edilir ve saraya kabul edilirlerdi. Bu kişilerde prostata bağlı hastalıklar görülmezdi. Gerçekten de son yıllardaki çalışmalar gösteriyor ki ergenlik dönemi öncesi hadım edilen (kastrasyon yapılan) erkeklerde prostat kanseri gelişmiyor. Buna benzer olarak, erkeklik hormonu testosteronu vücütta aktif hale getiren 5a-redüktaz adı verilen hormonun eksikliği olan kişilerde de prostat kanseri gelişmemesi bunu destekler. Prostat kanseri oluşması için erkeklik hormonu testosteron olmazsa olmaz bir faktördür! Erkekliğimizi oluşturan testosteron hormonu ilerleyen yaşlarda maalesef bazı faktörlerle beraber bize zarar veren bir hastalığa sebep olmakta! Yani bir bakıma prostat hastalıkları ve özellikle prostat kanseri testosteronun yani erkek olmanın bir diyeti gibidir!
Bir başka açıdan bakarsak, prostat kanseri hücreleri büyümek ve çoğalmak için erkeklik hormonlarına gereksinim duyarlar. Bu nedenle prostat kanserinin tedavisinde kandaki erkeklik hormonu seviyesinin düşürülmesi veya hormonun hücrelere etkisinin engellenmesi anlamına gelen “hormon tedavisi” önemli bir yer tutar. Vücudun başka yerlerine yayılmış olsalar da testosteron hormonu seviyesindeki düşüş tüm kanser hücrelerini etkiler. Hormon tedavisi farklı şekillerde uygulanabilir. İki testisin birden tamamen alınması ile yapılan cerrahi yönteme ‘Orşiektomi’ ismi verilir ve bu yöntemle erkeklik hormonunun ana kaynağı ortadan kaldırılır. Testislerinin alınmasını istemeyen hastalarda ilaç tedavisi ile aylık ya da üç aylık olarak enjeksiyon (iğne) şeklinde uygulanan ilaçlar hormon tedavisinin bir başka şeklidir.
Prostat kanserinde coğrafya kaderindir!Prostat kanseri belirgin coğrafi ve etnik varyasyonlar gösterir. En yüksek risk Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupa’da görülür. Prostat kanseri için en düşük risk ise uzak doğuda bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde siyahi erkeklerde beyaz erkeklere göre prostat kanserine yakalanma riski daha fazla bulunmuştur. Amerikalı siyah ırkta, Afrika kökenlilerde daha fazla ve daha agresif prostat kanseri görülür ve daha erken yaşta ortaya çıkar. Bu durumun sebebi henüz bilinmemektedir.
Belirli coğrafik yerlerde prostat kanserinin daha çok görülmesi çevresel faktörlerin de rol oynadığını düşündürmektedir. Özellikle İskandinav ülkelerinde daha çok görülür. Japonya ve bazı Asya ülkelerinde daha az görülmektedir. Bu bölgelerden riskli bölgelere göç sonucu hastalık riski artmamış fakat sonraki nesilde arttığı görülmüştür. Bu da çevresel etkinin önemini göstermektedir. Hazır gıda, fast food ve hayvansal yağ içeriği yüksek olan besinlerle beslenmenin de hastalık riskinin arttırdığı düşünülmektedir. Prostat yavaş büyüyen bir kanserdir, endişelenmeme gerek yok! Birçok hastamın kafasındaki inanışlardan biri bu. Hatta birçok doktor arkadaşımın da inanışı bu yönde. Aslında prostat kanserlerinin %30u çok da yavaş gitmez ve agresif seyreder ve maalesef istenmeyen sonuçlar doğurarak hastalarımı ve ailelerini ve tabii ki beni üzer. Lütfen çok hafife almayınız!
Bu grup kanseri hızlı hareket etmesinden yola çıkarak tavşana benzetirim. Bunun yanında kaplumbağaya benzettiğim ve aslında çok yavaş ilerleyen bir grup prostat kanserinin olabileceğini düşünenler çok da haksız değil aslında. Tabii burada önemli olan, hangi hastalığın tavşan hangi hastalığın kaplumbağa olduğuna ve dolayısıyla kanserin yavaş mı hızlı mı seyredeceğine uzmanına danışarak karar vermeniz. Lütfen üroonkoloji ve prostat kanseri alanında deneyimli bir uzmana danışınız. Bu durumu daha iyi anlamanız için geçenlerde bir doktor arkadaşımdan aldığım telefon ve sonrasında yaşadıklarımız anlatmak isterim.
Doktor arkadaşım beni aradığında panik halindeydi ve çok yakın bir arkadaşının babasının 64 yaşında prostat kanseri teşhisi aldığını ve acilen bana ameliyat için gelmek istediğini söylüyordu. Aynı gün öğleden sonra, hemen ofisime çağırdım. İncelemelerim sonucu lokal ve erken yakalanmış bir prostat kanseri olduğunu ve kanser hücre tipinin en iyi grup olan derece grup 5 üzerinden 1 olduğunu tespit ettim. Bu aslında kötü haberin çok da kötü olmadığını ve tedavisinin mümkün olduğunun müjdesini veriyordu. Hastamıza bir prostat kanseri olduğunu ve tedavi alternatifleri arasında ameliyat dışında “aktif izlem” seçeneğinin de olduğunu anlattım. Muayene, film ve bazı tetkikler ile bu durumu teyit ettik ve bu şekilde “yavaş büyüyen prostat kanseri”ni tespit ettik ve hastamız da bir miktar endişelerini üstünden atmış oldu.
Bazı kanserler o kadar yavaş ilerler ki size zarar vermeyebilir ama bunu önceden tam olarak bilmek yüzde yüz oranında mümkün değildir ve yapılacak ne ufak bir ihmalde hücreler sıçrama yaparak bize tahmin etmediğimiz bir zarar verebilir. Kanserin en iyisi bile iyi huylu prostat büyümesi aynı kefeye konmamalı ve ciddiyetle takip edilmelidir.